30 Nisan 2012 Pazartesi

Nuri Bilge Ceylan’ın Bagımsızlık Yaklasımı


1959 yılında İstanbul’da doğan Nuri Bilge Ceylan’ın çocukluğu, babasının
memuriyeti nedeniyle Anadolu’da geçmistir. Ziraat mühendisi olan babasının idealist
bir tutumla tayinini çıkardığı Çanakkale’nin Yenice kasabasında sekiz yıl yaşamıştır. 10
yasında İ stanbul’a dönen Nuri Bilge Ceylan, 16 yasından itibaren fotoğraf çekmeye
başlamıştır. Sergiler açan ve bazı albümler yayımlayan Ceylan, daha sonra gerçekliği
daha kavrayıcı bir sanat olarak gördüğü sinemaya yönelmiştir. Boğaziçi Üniversitesi
Elektrik Mühendisligi bölümünden mezun olduktan sonra Mimar Sinan Üniversitesi
Sinema-TV bölümünde iki yıl eğitim almıştır. 1995 yılında çektigi ilk kısa metrajlı
denemesi olan Koza, siyah-beyaz, diyalogsuz stiliyle Ceylan’ın fotoğraf estetiğinin bir
yansıması niteligindedir. Geçmişlerindeki acı deneyimlerden ötürü ayrı yasayan yetmiş
yaslarındaki bir çiftin yeniden bir araya gelmesini konu alan bu film, 48. Uluslararası
Cannes Film Festivali’nde yarışmalı bölümde gösterilerek dünya prömiyerini yapmıştır.
Yönetmenin ilk uzun metrajlı sinema filmi 1997 yılında çektigi Kasaba’dır. Bu
ilk film ve ardından 1999’da çevirdiği Mayıs Sıkıntısı adlı ikinci filmi Ceylan’ın
çocukluğunu geçirdigi kasaba yasamına dair izler taşımaktadır. 2002 yılında imza attığı
Uzak ise tasra-kent çatışmasını başarıyla işlemiştir. Uzak filminin Cannes Film
Festivali’nde büyük ödülü almasıyla, Türk Sineması’nda Nuri Bilge Ceylan’ın adı
Yılmaz Güney ile birlikte anılmaya baslamıştır. Yönetmenin kendisinin ve esi Ebru
Ceylan’ın başrollerini paylaştığı, yine son derece kişisel bir çalışması olan son filmi
İ klimler, 2006 yılında Cannes Film Festivali’nde Fipresci ödülünü almış ve Nuri Bilge
Ceylan’ın dünya sinemasının önemli yönetmenleri arasına girmesini sağlamıstır.
Yönetmenin kasabada geçirdiği çocukluk yılları, on yedi yasından itibaren yaşadığı
yurtdışı deneyimleri filmlerinin kavramsal çerçevesine etki etmistir. Ayrıca Bergman,
Bresson, Antonioni, Ozu, Tarkovsky ve Kiarostami gibi dünya sinemasının usta
yönetmenlerinin çalışmaları ve Çehov ve Dostoyevski gibi yazarların eserleri Ceylan’ın
sinema düşüncesinin biçimlenmesini sağlamıştır. Sinema çalısmalarının yanı sıra
yönetmen, son olarak 2007 yılında İstanbul Film Festivali kapsamında, İ klimler filminin
mekan araştırmaları sırasında çektigi fotoğraflardan oluşan bir sergi açmıştır.

1 Nisan 2012 Pazar

Zeki Demirkubuz'un yeni filmi olan Yeraltı 13 Nisan 'da sevenleriyle buluşuyor.


Filmin Konusu

"Akıllı bir adam, kendine karşı acımasız değilse gururlu da olamaz."
Muharrem, nefret ettiği ve edildiğini halde eski arkadaşlarının yemeğine kendisini zorla davet ettirir.
Masum didişmeler, ufak kişilik gösterileri ile başlayan yemek, giderek dumanlanan kafaların etkisiyle utanç dolu geçmişe doğru yol almaya başlar. Defterler açılır, hesaplar ortaya dökülür.
Gece pişmanlık, gözyaşları ve öfkeyle dolarken, rezillik, karanlık sokaklara, fuhuş kokan otel odalarına taşar.
Onlar hep birlikte, Muharrem tek başına olsa da kararlıdır. Pislik ya o gece temizlenecek, ya da geberip gidecektir. Yoksa sonsuza kadar kurtulamayacaktır bu utançtan.

                             Filmin Fragmanı


Zeki Demirkubuz’un Bağımsızlık Yaklaşımı


Yönetmenin Biyografisi
1964 yılında Isparta’da doğan Zeki Demirkubuz, kasabalı küçük esnaf bir aileden gelmektedir. 1976 yılında geçim sıkıntısından dolayı ailesiyle birlikte İ stanbul’a göç etmistir. Lise öğrenimini yarıda bırakan Demirkubuz, işportacılık, konfeksiyon atölyelerinde ütücülük, triko alanında kazak örme gibi farklı islerde çalışmıştır. Daha sonra TİKKO hareketine katılarak militan olmuştur. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından tutuklanmış ve TİKKO ana davasından idam istemiyle yargılanmıştır. 1983 yılında serbest bırakılan Demirkubuz, dışarıdan lise bitirme sınavlarına basvurarak
yarıda bıraktığı lise eğitimini tamamlamış, daha sonra İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne girmistir. Öyküler yazan ve özellikle Rus edebiyatına ilgi duyan Demirkubuz, 1986’da Zeki Ökten’in asistanlığını yaparak sinemaya adım atmıs ve
çesitli projelerde bir süre asistanlık yaptıktan sonra ilk filmi C Blok’u 1994 yılında çekmiştir. lk filminde evliligini bitirme çizgisinde olan bir kadının kendisi ve çevresiyle olan ödeşmesini bloklar ve buradaki yasam üzerine kurgulayarak anlatmıştır. Masumiyet’te (1997) uzun yıllar içeride kalmıs yasamın kıyısındaki bir adamın tutunma savasını, içten, katıksız gerçekçiliğin sertliği ve dokunaklılıgı içinde islemistir. Üçüncü
Sayfa’da (1999) bir gerilim filmi çizgisinde, epik ögelerle desteklenmis, medya elestirisi
fonunda, yitirmeye mahkum birinin dramatik uçlara uzanan portresini çizmistir.
Yaşamlarındaki dram ve trajedilerle gazetelerin üçüncü sayfalarına konu olan küçük ve
de yitik ya da yitirilmeye açık insanların öyküsünü olgun bir sinema diliyle aktarmıstır.
Demirkubuz, “Karanlık Üstüne Öyküler” adını verdigi film dizisinin ilki olan Yazgı’yı
(2001), Albert Camus’nun “Yabancı” adlı yapıtından serbest olarak uyarlamıstır.
Yazgı’da bir çesit ödeşme yüzleşmeyi iç dünyaların sessiz ama etkili bir fırtınası
biçiminde yansıtmıştır. Film bir çeşit suç, ahlak, vicdan, inanç ile ilgili mutlak yanıtı
olmayan sorular üzerinde farklı düşüncelere kapısını açmıstır. Aynı dizinin ikinci filmi
İtiraf’ta (2001) basit bir iletisimsizlik sorununu, geçmisteki kimi olaylarla kosut
kurarak, ihanet korkusu teması çerçevesinde ele almıstır. “Karanlık Üstüne Öyküler”
üçlemesini Bekleme Odası (2003) ile sonlandıran yönetmen, bu filmde Dostoyevski’nin
“Suç ve Ceza” adlı eserini sinemaya uyarlamaya çalısan bir yönetmeni ele almıs ve
başrolde kendisi oynamıstır. Demirkubuz, 2006 yapımı son filmi Kader ile Masumiyet
filminin öyküsünün öncesini ele almıs ve yine özgün üslubunu ortaya koymustur.
Robert Bresson, Ingmar Bergman, Andrei Tarkovski, Kristof Kieslowski, Yasujiro Ozu
gibi dünya sinemasının ustalarının filmleriyle sinemanın anlatım olanaklarını kesfeden,
genellikle düsük bütçeyle ve dar kadroyla çalışan yönetmen, filmlerinde karakterlerin iç
dünyalarına, tedirginliklerine ve toplumda tutunamayışlarına yer vermektedir.
Yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendigi filmlerinin aynı zamanda senaryo
yazarlığını, görüntü yönetmenligini, bazen kurgusunu, hatta oyunculugu üstlenen
Demirkubuz, 90’lardan günümüze Türk Sineması’nda bağımsızlık anlayısının öncü
temsilcilerinden biri olarak çalısmalarını sürdürmektedir.